YDG – MYK | 23 – 08 – 2012 | Son yıllarda kongrelerimizi ele aldığımızda iki somut durum karşımıza çıkmaktadır. Birincisi, politik seviyenin geriliği iken ikincisi ise genel belirlemelerin sıkça yapılmasıdır. Bu iki olgunun birbirileri ile bağlantılı olduğu kadar, bağımsız oluduğu yanlarıda vardır. Bu yazımızda daha ziyade genel belirlemelerin neden ve niçinlerini ele alacağız.
Bir YDG’li düşünelim ki, kitle çalışmasından kopuk olsun. Gençliğin günlük sorunlarında duyarsız kalsın, bu sorunlar bağlamında gençlik ile ilişkilenme çalışması yürütmesin ve ancak teorik çalışmasını/eğitimini aksatmasın. Kısaca teorik bilgisi oldukça olumlu olsun ancak kitle çalışmasında yer almasın.
Karşımıza çıkabilecek sorunları bir sıralayalım. Gençlik sorunlarına genel bir yaklaşım segilemekle yetinir. Kısa ve orta vaadeli taktikler üretmede geri kalır. Örgütü işletemez. Gençlik sorunları bağlamında politika üretemez. Kendisini ve dolayısıyla YDG’yi halk gençliğinin denetimine sunamaz, kendisi ve kitle ile yüzleşemez. Eksik ve zaaflarını ortaya çıkaramaz.
Halk gençliğinin temel sorunları ile ilgilenilmediğinde bir çok çok sorunu göremiyeceğimizi bilmemiz gerekir. Gençlikle yüzleşmeyen bir faaliyetçi, kendisiylede yüleşemez. Eleştiri-özeleştiri mekanizimasından uzak kalır. Zamanla önce kendisinin sonra da örgütün gerilemesine yolaçar.
Peki bu yüzleşme nasıl sağlanır? YDG, doğası gereği genç kitlelerle buluşmak zorundadır. Onların sorunlarını anlar, tartışır ve belli bir yönelim doğrultusunda politikalarını üretir. Bu politikalar merkezi olabileceği gibi, yerel de olabilir. Bu yazımızda yerellerde yaşanması gereken pratikleri/yüzleşmeleri konu edineceğiz.
Emperyalist-kapitalist sistemin sömürüsü, baskı ve talan politikaları genel bir olgudur ve her kesim bu sistem içinde hayatını idame etmeye çalışır. Çelişki iki yönlüdür, sömüren ve sömürülen arasında ki bu çelişki uzlaşmazdır. Bu ikilemde gençlik genel olarak ezilen katagorisinde yer alır ve doğal olarak ezenlerin geleceğe yönelik saldırılarının hedefinde yer alır.
Bu saldırılara karşı koyan devrimci-demokratik bir gençlik örgütü olarak YDG’nin misyonu olduukça önemlidir. Gençliği benliğinden ve kimliğinden soyutlayan, kişiliksizleştiren bir sistemin saldırılarına karşı örgütleme faaliyeti yürütür. En ileri dinamiği kendi içerisinde barındırır. Her YDG’li sadece sistemin farkına varan değil, ama aynı zamanda onu teşhir eden pratikler sergilemenin, bunu yine kolektif bir çalışma tarzın ile hayata geçirmenin uğraşını verir.
Gençliğe yönelik gerçekleşen saldırılar, yaşadığımız yerellerde açığa çıkar. Eğitim sisteminde uygulanan emperyalist bir politika, bizlerin de okuduğu okullarda uygulanır ve bu uygulamalara bizlerde maruz kalırız. Almanya’dan bir örnek vermek gerekirse; Alman devletinin gönüllü askerlik projesinin okullarda/iş ve işçi bulma kurumlarında reklamları yapılır. Emperyalist işgallerine buralardan asker bulma peşindedir. Bu uygulama yine bizlerin okuduğu okullarda gerçekleşmektedir. Gelecek kaygısı taşıyan gençleri, yapılan reklamlarla ve gözboyamalarla askerliğe çekmeye çalışan Alman emperyalizminin hedefinde, mazlum Afgan halkı vardır. Gençlik bu işgallerde bir mermi değerinden öte bir anlam ifade etmemektedir. Başka bir deyişle sıra arkadaşımız, Alman devletinin emperyalist çıkarı için hedef durumundadır.
Başka bir örnek vermek gerekirse, gelişen ırkçılık gençliğin isyanına vurulmuş bir prangadır. Geliştirilen ırkçılıktan en fazla etkilenen yine göçmen gençliktir. Ikçılığa karşı aktif tavır alınmadığında, göçmen gençlikte bir geri çekilme, edilgenlik ve kabullenme dönemi başlar.
Emperyalist-kapitalist sistemin saldırıları saymakla bitmez. Her saldırı aynı merkezden üretilmesine rağmen, uygulanışları farklı farklıdır. Her saldırının ortak noktası, hedefinde gençliğin olmasıdır.
Gençlik saldırılara karşı, en ileri dinamikleri ile karşı koyar.YDG bu dinamiklerden birisidir. Bir YDG faaliyetçisi bulunduğu alanda emperyalist-kapitalist saldırılara karşı koymak zorunluluğu ile karşı karşıyadır. Burada alan derken sadece şehir olarak algılanmamalıdır. Bulunduğumuz okulda, fabrikada, sendikada, mahalede, sokakta, şehirde direniş mevzisini genişletmek gerekir.
Yerel alanlarda halk, kendisini ilgilendiren sorunlara karşı kendiliğinden örgütlenmeler/platformlar örgütlemektedir. Örneğin Stuttgart21 projesine karşı ayaklanan Stuttgart halkı gibi, bazen bu türden örgütlemeler geniş halk yığınlarını kapsayabilmektedir. Bazende direniş öyle bir hal alır ki bir isyan biçimine dönüşebilir, Paris ve Londra’da yaşanan göçmen isyanları gibi. YDG gibi politik kurumların hedefinden halkın örgütlü mücadeleye çekilmesi gelmektedir. Burada amaç herkesin YDG gibi kurumlarda örgütlenmesi değildir. Halkı birlik ve platformlar içinde örgütlemek ve politikalarımızı bu platformlarda tartışmaya sunmak, direnişlere yön vermek, yön verirken öğrenmek yani kısacası öğrenmek ve öğretmek temelinde hareket etmek gerekir.
Mevcut eğitim sisteminden rahatsız isek, ki rahatsızız, neden bu yönlü düşünen arkadaşlarımızı / öğrencileri bir platform içerisinde örgütlemeyelim? Yada neden bir okulda Alman askeriyesi reklamlar yaparken karşı örgütlemeler yaratmayalı yada varolanlar içinde örgütlenmeyelim? Gelişen ırkçılığa karşı eylem birlikleri yaratmak ve sokaklara çıkmak, gençliğe bilinç taşımak, onlarla tanışmak/tartışmak bizlerin görevi değilmidir? Her genç bilir ki, haksızlığa karşı aktif olmamız gerekir, ancak aktif olma noktasında önünde bariyerler vardır. Bu bariyerleri aşamadığı içindirki geniş kesim örgütlü değildir. Bu türden gençlerle sürekli ilişkilenmek ve tartışmak gerekir. örgütlenme/örgütleme meselesi süreklilik ister, sabır ister. Yerel faaliyet bu nedenden ötürü en fazla, tutarlılığı ve sürekliliği içinde barındırır.
Yerelde gençlerle buluşmak/tartışmak bizlere ne katacaktır?
Bir YDG’li, politikalarımızın halk gençliği içinde nasıl hayat hakkı bulduğunun analizini yapması gerekir. Yani militarizme karşı isek, bunu gençlik ile nasıl buluşturuyoruz? Onlara emperyalimin milittarizm politikasını anlatabiliyormuyuz? Tepkileri olumlu ise, buna karşı örgütleme hattına çekebiliyormuyuz? Burada yaşadığımız sorunlar nelerdir? Bilinir ki, askere gitmek, işgalde ön saflarda yer almak demektir. Suçsuz insanları öldürmek/baskı altına almak demektir. Yani insanlığından ödün vermek demektir? Bunu nasıl anlatıyoruz ve anlatırken hangi araçları kullanıyoruz? Kültür- sanat çalışmalarımızı bu yönlü uygulayabiliyormuyuz?
Genel olarak gençliğin temel sorunlarına yaklaşımda eksiklikler ve yetmezlikler yaşamaktayız. Sorunlar bağlamında yerel komite çalışması ile platform çalışmaları karşı karşıya konulmaktadır. Gençliği sorunları etrafında platformlarda örgütlemeden, YDG içinde örgütleme mantığı ile hareket edilmektedir. Elbette böylesi bir yöntem tümden yadsınamaz. Ancak ileri mevzilerden önce geniş birliktelikler, deneyim aktarımı ve birikimi açısından önemlidir.
Politikalarımızın platform öncesi YDG komitesi tarafından netleştirillir. Örneğin okul grevleri örgütlenme politikası tüm YDG’liler tarafından kabul görür. Okullarda yaratılan platformlarda YDG’liler en ön saflarda ve aktif olarak yer alır. Platform içerisinde tartışmalar yürütür ve platformu daoğru temelde harekete geirmeye çalışır. Bu sayede daha geniş örenci kesimine ulaşmayı hedefler. Eğitim sisteminin egemenler tarafından gençliğe dayatılan içi boş bir sistem olduğunun propagndasını yapar. Eğitimde fırsat eşitsizliğine dikkat çeker ve sistemi teşhir eder. Grev süreci boyunca öne çıkan gençlerle özel ilgilenir ve YDG’nin propagandasını yapar.
Evet yukarıda bahsi geçen örneklemede de görüldüğü gibi normal bir süreci işlettiğimizde muazzam bir gençlik kesimi ile ilişkileneceğimiz açıktır. Fakat gerçeklikte durum farklıdır. Örgütlenen bir süreci ya geriden takip etmekteyiz, yada sadece eylem günü pankartlarımızla yer almaktayız. Bu durumda bırakallım tecrübe edinmeyi, ileri gençlik kesimi ile ilişkilenmek sorunlu hale gelmektedir. Başka bir deyimle gençlikle yüzleşmede geri kalmaktayız.
Yerel bir çalışmada ajitasyon ve propaganda (A/P) araçlarımız çok önemlidir. Bir gence YDG propagandası yapmanın en kolay yolu A/P araçları üzerinden gerçekleşir. Merkezi ve yerel yayınlar üzerinde yoğunlaşmak bir elzem halini almıştır. Merkezi yayının kitlelere dağıtılması yetmemektedir. Derginin ulaştığı kesimle dergi üzerinden tartışmaların yürütülmes gerekir. Dergimizin ortalama 4 ayda bir çıktığı bu dönemde, yayınları yerel bültenlerle beslemek gerekir. Sadece merkezi kampanyalarla yetinmeyen alan komitesi, yerele yönelik uygulayacağı politikayı yerel bültenler, sticker, bildiri vb. A/P araçları üzerinden, yerel gençliğine taşımalıdır. Burada yaratıcılık, bilgi ve beceri anlamında yerel YDG önemli deneyimler elde edecektir. Yerel ilişki ağlarının sürekli genişlediği bir pratiği esas almak zorundayız. Bu noktada sorulması gereken soru, merkezi politikayı yerelle nasıl buluşturacağız sorusudur. Emperyalist politikalara, ırkçılığa, faşizme karşı olmak, tavır almak merkezi bir politikadır ve en temel ilkelerimizi teşkil eder. Bu genelleme, somuta uygulanmadığında, gençlik ile buluşmadığında soyut kavramllar olarak kalır ve tarihsel gelişmeyi sağlayamaz. Burada yerel faaliyetin önemi devreye girer. Yerellerde ağlar oluşturmak, platformlarda yer almak, gelişen ırkçılığa karşı örgütlenmek ve örgütlemek, A/P materyalleri üretmek, kolektif bir şekilde harekete geçmek ve ileri kesimi YDG saflarına katmak.. tüm bunlar izleyeceğimiz yolu ve pratiği belirler. Bu sürecin her devresinde hem kendimizle hemde dışımızdaki gençlikle yüzleşmek zorundayız. Hata ve eksikliklerimiz ancak bu mekanizma işlediğinde açığa çıkacaktır.
Gençliğin örgüt saflarına katılımı, birebir ilişkilerin gelişimi ile ilintilidir. Bu ilişkilenme sanal değil gerçek olandır. Burada yüzleşme sahte değil gerçektir, hayatın ta kendisidir. Yapay karakteri yoktur. İlişkilenme ya sahtedir, ki bu durumda bırakalım gençliği örgütlemeyi çürüyen biz oluruz, yada doğal ve gerçektir, yani geliştiren ve üretendir.
Yukarıda bahsedilen yerel faaliyetlerde aktif, gerçek ilişkilenmeyi esas almış bir YDG’linin kongreye katacağı değerlendirme genel olmayacaktır. Hayatın gerçekleğinden hareketle, somut ve üretken bir katkı olacaktır. Hangi politikalarımızın hangi sebeplerle gençlikle buluşmadığı daha net ortaya çıkacaktır. YDG’yi geliştirecektir, ezilenlerin mücadelesini geliştirecektir.
*Bu yazı Mücadele Gazetesinin 221. sayısında yayımlanmıştır