Anasayfa , TÜRKİYE , YDG: Katil Polis Defol, Üniversiteler Bizimdir!

YDG: Katil Polis Defol, Üniversiteler Bizimdir!

İSTANBUL | 30 – 08 – 2013 |AKP hükümetinin Eylül Sendromuyla iligli açıklamalrı devam ederken bir açıklamada YDG’den geldi. Yeni Demokrat Gençlik tarafından yapılan açıklamanın tam metni aşağıdadır.

“Çapulcular” Haykırıyor; 
Katil Polis Defol, Üniversiteler Bizimdir!
Taksim Gezi Ayaklanmasıyla milyonlarca insan direnişi kuşanarak sokağa döküldü. Ülkenin dört bir yanında, sistemin baskılarının, sömürü ve zulmünün hedefindeki yığınlar adeta bendini aşan bir ırmak gibi coşkunca direnişe aktı. Yıkılan yalnızca kalın duvarlardan yapılan setler, engeller değil korku duvarlarıydı. Taksim Gezi Parkı’nda polis yalnızca ağaçların kesilmesine karşı çıkan birkaç çevrecinin değil; kitlelerin uzun yıllardır biriktirdiği ve patlamaya hazır bir dinamit haline gelen öfke ve tepkisinin fitilini ateşe verdi.
27 Mayıs’ta başlayan ve 31 Mayıs’ta artık bir ayaklanmaya dönüşen isyan, tarihe büyük ve anlamlı bir not düştü. Tarihin not defterine düşen bu kayıtlarda ezilen, horlanan, yok sayılan, ikinci sınıf muamelesi gören; kimliği, dili, yasaklanan, toplumun tüm kesimlerinin renklerini görmek mümkündü. Polis/ devlet terörüne, zulmüne plastik ve gerçek mermilere, TOMA’lara karşın yığınlar, barikat barikat, sokak sokak direnerek ilerlemeyi başardı.
Bunun sonucunda uzun yıllardır bize kapatılan Kızılay Meydanı ve 1 Hazirandan itibaren Taksim Meydanı kazanıldı. Özellikle Taksim Gezi Parkı ve Meydanında 15 gün boyunca yaratılan farklılıklarla birlikte, ortak iş yapma, paylaşma ve üretme kültürü toplumsal hafızamızın derinlerinde iz bırakacaktır.
11 Haziran’da meydana 15 Haziran’da da Gezi Parkına adeta Hitler’in savaş orduları gibi saldıran polis herşeye karşın karşısında büyük bir direniş buldu. Yığınlar, devlet terörüne kendi geliştirdikleri biçimleriyle karşı koydu. Taksim Gezi direniş ruhu sistemin tüm araçlarını seferber etmesine ve bir bütün olarak taarruza geçmesine karşın yok edilemedi. Direniş, uzunca bir süre Ankara’da ve özellikle de Antakya’da çatışmalarla devam etti.

Sonrasında ise Taksim Gezi direniş ruhu yeni bir biçim alarak forumlarla bugüne geldi.
Kitleler Taksim Gezi ayaklanmasında yaşadıklarını, eksiklerini hatalarını buradan öğrendiklerini, geleceğe dair öngörülerini, hayallerini, semtinin, kentinin, ülkenin sorunlarını birlikte tartıştı. Birlikte aynı sofraya oturup, hep birlikte özgür bir dünya düşleri kurdu. Taksim Gezi Parkıyla tutuşan isyan ateşi sönmeden bugüne gelmeyi başardı. Tüm bu direniş boyunca, barikatların en başında, enerjisi, coşkusu, yaratıcılığı ve üretkenliğiyle dikkatleri üzerine çeken ise halk gençliği oldu. Bizler ayaklanmanın başladığı ilk günden itibaren neo-liberal politikalarla geleceğimizin çalınmasına, gerici-yoz eğitim sistemiyle bilincimizin dumura uğratılmasına, yaşam biçimimize müdahale edilmesine, özgürlüğümüzün çalınmasına karşı sokaktaydık. Devlet terörüne, gaz bombalarına, plastik ver gerçek mermilere, TOMA’lara karşın direnişi büyüttük. Bu kavgada Ethem’i, Abdullah’ı, Mehmet’i, Ali İsmail’i ve Medeni’yi güneşe uğurladık.Onların kavga ve direniş sloganlarını rehber edindik. Onların anıları ve özgürlük düşlerini mücadele gerekçemiz saydık.
Everyday I’m çapuling
Devletlülerin bizden korkusu da bundandır. Erdoğan’ın aylar geçmesine rağmen her vesileyle lafı Gezi’ye getirmesi bu yüzdendir. Bakanların, Rektörlerin, polisin televizyonlardan eksik olmayan ikazları boşuna değildir. Bülen Arınçı’n, En azından eylülden sonra üniversitelerin açılmasını bahane edebilirler, spor gösterilerini bahane edebilirler. Farklı günleri kendi amaçları bakımından çok önemli saydıkları için o günlerde yine geçmişte yaşadığımız olaylara benzer bir takım davranışlarda bulunabilirler.Bunlara kesinlikle müsaade edilmez. Hukukun dışına çıkıldığı zaman hukuk devleti bunlara mutlaka karşı koyar. Biz de elimizdeki imkanlarla bunları önlemeye çalışırız…“(30 Temmuz 2013) sözleri bu korkunun küçük bir yansımasıdır. Uyguladığı politikalarla büyük bir yıkıma neden olan, yoksulluk ve işsizliği arttıran temel hak ve özgürlükleri adeta yok eden, kazanılmış haklara saldıran AKP hükümeti, biriken öfkenin farkında. Bu birikimin toplumun en dinamik ve radikal kesimi olan gençlik tarafından tetiklenmesindendir korkuları. Erdoğan’ın “Eğer şiddet varsa şiddetin karşılığı şiddettir. Bunu herkes böyle görecek. Onun içinde devlet üniversitelerinde artık güvenlik gücü olarak çok kısa zamanda onu da söylüyorum artık biz özel güvenlik değil, devletin kendi güvenlik güçlerini üniversitelerimize yerleştireceğiz.Çünkü buralarda da çok farklı şeylerin olduğunu görmek, yaşamak bizi ayrıca bir sorumluluğa itiyor” (13 Temmuz 2013) sözleri boşuna değildir.
Daha şimdiden Yıldız Teknik Üniversitesine polisi sokan devlet, İçişleri Bakanlığının 81 ile gönderdiği genelgeyle valililerin, rektörlerin, polisin katılacağı güvenlik toplantıları gerçekleştirmeyi planlamıştır. AKP hükümeti nezdinde büyük bir korku ve tedirginlik sistemi sarmış durumda. Taksim Gezide yığınlardan yediği tokatın, aldığı darbenin bir daha gerçekleşmesini istemiyor. Kocaeli Üniversitesinde YDG’li yoldaşlarımızın ailelerini arayan polisin tehditleri de bu toplantıların bir sonucudur. Devlet rektörleri, müdürleri ve polisi aracılığıyla bizi fişleyerek gözetim altında tutmaya çalışıyor.
AKP hükümeti eğitimi paralı hale getirerek, neo-liberal politikalarla daha fazla sermayeye açarak, yoksul halk gençliğine üniversitelerin kapısını kapatıyor. Suriye’de emperyalistlerin güdümünde yaşama geçirdiği savaş politikalarıyla halk gençliğini ölüme sürüklüyor.
Beşşar Esad’ı devirmek adına El Kaide vb İslamcı örgütlere her türlü desteği saplayan egemenler başarıya ulaşamayınca şimdide Suriye’ye yönelik bir askeri saldırganlık işgale hazırlanıyor. Böylelikle topraklarımız emperyalistlerin bu çıkar dalaşının bir parçası haline getirilmek isteniyor.
Suriye’de demokrasi havarisi kesilen AKP’nin gerçek kimliğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu bizim savaşımız değil. Biz halk gençliğinin kanını akıtmanıza izin vermeyeceğiz. Suriye halkının üzerine demokrasi için bomba yağdırdığınız yalanına bizi inandıramazsınız.
#BAŞKALDIRIYORUZ
Üniversitelerimize Ethem’in, Abdullah’ın, Mehmet’in, Ali İsmail’in, Medeni’nin katillerini sokmayacağız. Taksim Gezi İsyanı sırasında on binlerce insanı yaralayan, binlercesini işkenceden geçiren, onlarca insanı sakat bırakan polisi, üniversitemizde istemiyoruz. Biz YDG’liler üniversitelerin açılmasıyla kitle faaliyetine yoğunlaşacağız. Açacağımız standlarla, burada polis terörünü, Gezi Direnişine dair resimlerimizle, ajitasyon konuşmalarıyla teşhir edeceğiz.
Rojava’da yaşanan katliamları, Kürt halkına yönelik saldırıları, Suriye’de AKP hükümetinin politikalarını deşifre edeceğiz! Sistemin korkusunu daim kılmak için bulunduğumuz alanlarda çevre çeperimizdeki tüm yoldaşlarımızla sürece dair toplantılar yapacak, neler yapabileceğimizi tartışacak, önümüze somut görevler koyacağız.
Taksim Gezi Ayaklanmasının coşkusu ve enerjisiyle; heyecanlı, üretken bir faaliyeti örgütleyecek, halk gençliğiyle daha fazla kaynaşacak daha çok insana ulaşacağız. Kayıt dönemini en etkili şekilde değerlendirecek, halk gençliğinden aldığımız tepkileri, edindiğimiz izlenimler doğrultusunda önümüzdeki sürece dair politikalarımızı  14-15 Eylül’de Ankara’da en geniş katılımla yapacağımız divan toplantısında tartışacağız.
Geleceğimize sahip çıkacak, polis terörüne boyun eğmeyecek, neo-liberal politikalar ve fişlemelere geçit vermeyeceğiz.Özerk-demokratik üniversite talebimizi yükseltecek; eşit, parasız, anadilde eğitim mücadelemizi ileri taşıyacağız. Taksim Gezi ayaklanmasında sık sık haykırdığımız gibi “artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” çünkü #BAŞKALDIRIYORUZ!