Uluslararası Anti Emperyalist Cephe’nin 1. Kongresi ikinci gününde Avusturya İşçi marşının hep birlikte söylenmesiyle başladı. Çeşitli ülke ve bölgelerden gelen 70 delegenin yanı sıra gözlemci ve katılımcılarla 150 civarında katılımcı vardı. Kongreye 18 ülkeden 30 delegenin katılımı Alman devleti tarafından “komünistlerin etkinliği” gerekçesiyle engellenmesi bir kez daha kongre tarafından kınandı.
İçinde ATİK temsilcisinin de bulunduğu Koordinasyon Komitesi aynı zamanda divanı da oluşturmaktaydı. Moderatörlüğünü ATİK Eş başkanı Süleyman Gürcan’ın yaptığı divan, bölümler halinde anti emperyalist cephenin tarihsel gelişimini, anlam ve önemini anlattılar. Devamında MLPD kurucusu ve uzun süre başkanlık yapan Stefan Engel, yaklaşık 35 dakika süren konuşmasıyla kongreye seslendi.
Konuşmasında; Enternasyonal Cephenin görevinin emperyalizme karşı savaşmak, bilimsel analizler yaparak dünyayı değerlendirmek olduğunu belirtti. Devamında emperyalistlerin şimdiki üretim tarzından memnun olmadıklarını, monopol kapitalizmin geliştiğini ve yeni sömürgecilik modellerinin oluştuğunu söyledi. Ve hatta 40 ile 70 yeni emperyalist ülke olduğunu ve bunların içinde Türkiye’de bulunduğunu ifade etti. Ayrıca Türkiye’nin giderek faşist diktatörlüğe doğru yürüdüğünü söyleyen S. Engel’e bu düşünceleri bağlamında ATİK adına bir temsilci kısa bir cevap verdi. Verilen cevapta yeni emperyalist devletlerin oluştuğunu düşünmediklerini ve Türk devletinin de kuruluşundan itibaren emperyalizme bağımlı, faşist diktatör olduğunu söyledi.
Kongre devamla, katılımcıların üç dakikalık söz haklarını kullanmalarıyla sürdü. Genelde kendi ülkelerinde yaşanan sorunlara, yürüttükleri mücadeleye ve bu açılımda da Enternasyonal Cephe’nin gerekliliğine dikkat çektiler.
Tunus delegesi yaşanan krizin ticari-sanayi kapitalizmin pazarlarını savunmak için giriştikleri politikalarının sonucu olarak geliştiğini belirtirken Kıbrıs delegesi 50 senedir adanın işgal altında olduğunu İngiliz, Türk işgalinin son bulması gerektiğini ve Amerika askeri üslerinin ise derhal kaldırılması mücadelesinin sürdürülmesi ihtiyacını anlattı.
Yeni Kadın delegesi yoldaş ise yaptığı konuşmada emperyalizmin dengesiz ve eşitsiz gelişme prensibinden hareketle oluşturulan ittifakların geçiciliğine ve çatışmaların çelişkilerin esası teşkil ettiğine dikkat çekti.
Verilen molanın ardından oluşturulan workshoplarda belirlenen konular ele alındı. “Emperyalizm karşısında kadınların gücü, emperyalist savaş ve faşizme karşı duruş, gelecekleri için gençlik birlikteliği, küresel çevre tahribatına karşı mücadele, anti emperyalist kültür-sanat, işçiler emperyalizme karşı savaşmak için sınırların ötesinde birleşiyor, anti emperyalist mücadelenin toplumsal bir perspektife ihtiyacı vardır-sosyalizm konusunda pozisyonumuz nedir?” konuları oluşturulan gruplar içinde tartışıldıktan sonra ertesi gün için tartışma sonuçlarını ele alan bir sunum hazırlandı.
Yeni Kadın, ATİK ve YDG kurumsal olarak workshoplarda yerlerini aldılar. Tartışmaların oldukça yoğun ve çok sonuçlu çıktığını ifade etmek doğru olacaktır.
Akşam yemeğinin ardından organize edilen kültür gecesi ise oldukça renkli, coşkulu ve çok kültürlü bir etkinlik oldu. Enternasyonalizmin sıcak ve kucaklayıcı duygusu söylenilen Afrika, Kazak, Filipinler ezgilerinde, oynanan halaylar, kalinkalarda derinden hissedildi.
Rus delegelerinin amatörce söyledikleri işçi-köylü marşları katılımcıları coştururken tekrar tekrar ekibi sahneye çıkartarak geceyi coşturdular.
Etkinlik Rojava’da topladıkları bağışlarla hastane kuran MLPD’li arkadaşların Rojava için besteledikleri parçaları seslendirmeleri ve çekilen halaylarla sona erdi.