YDG ve Yeni KADIN ‘ın organizasyonu ile Hannover’de “Gökkuşağının altından geçmek; LGBTİ+ hareketine giriş” başlıklı etkinlik 11 Mart’ta gerçekleşti. Yeni KADIN ‘dan trans aktivist Ozan Uğur’un konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte “Benim Çocuğum” isimli belgesel film gösterildi.
8 Mart vesilesi ile düzenlenen etkinlik YDG temsilcisinin yaptığı konuşma ve saygı duruşu ile başladı. 8 Mart’ın tarihçesine değinen YDG temsilcisi, LGBTİ+’lara yönelik nefret ve ayrımcılığın da erkek egemen zihniyetten beslendiğini söyledi. Açılış konuşmasının ardından söz alan trans aktivist Ozan Uğur, Yeni KADIN ve YDG’nin LGBTİ+’lara yönelik nefret ve şiddetle ilgili politika üretmesinin önemine değinerek Avrupa’da yaşayan göçmenler arasında bu meselelere dair çok fazla etkinlik olmadığını oysa homofobi ve transfobinin Avrupa’da da oldukça yaygın olduğunu söyledi. 8 Mart vesilesi ile böyle bir etkinlik yapılmasının başta eşcinsel, biseksüel, trans, interseks kadınların ve heteroseksüel/natrans olmayan herkesin yaşadığı sorunları görünür kıldığını ve bu sorunlarla mücadele ile patriyarkaya karşı mücadelenin paralel ilerlediğinin altını çizdi. Açılış konuşmalarının ardından “Benim Çocuğum” adlı belgesel film hakkında kısa bir bilgilendirme yapılarak gösterime geçildi.
Filmin ardından yeniden söz alan trans aktivist Uğur, etkinliği homofobi ve transfobi nedeniyle hayatlarını yitirmiş başta seks işçisi trans kadınlar olmak üzere tüm LGBTİ+’lara adadı. LGBTİ+’ların örgütlenme ve mücadele tarihinden bahseden Uğur, LGBTİ+’ların canlılığın var oluşundan bu yana var olduklarını söyledi. Ardından ise LGBTİ+’ların sistematik olarak nasıl kriminalize edildiklerini anlattı. Suç, günah, hastalık tanımlarından özgürlük mücadelesine dönüşen LGBTİ+’ların örgütlenme mücadelelerinin yıllarca kendisini devrimci ya da demokrat olarak tanımlayan kurumlarca da görülmediğini belirtti.
Bugün LGBTİ+’lara bir lütufmuş gibi verilen temel hakların da aslında büyük bedeller ödenerek elde edildiğini söyleyen Uğur, dünyada LGBTİ+’ların bugünkü genel durumunu da anlattı. Hapishanelerde bulunan başta trans tutsaklar olmak üzere LGBTİ+ tutsakların ayrımcılığı daha da katmerli yaşadığını Diren Coşkun örneği üzerinden anlatarak kendisini devrimci ya da demokrat olarak tanımlayan kurumların bu konuda bir adım atması gerektiğini söyledi. Trans aktivist Uğur, homofobi ve transfobiye karşı mücadelenin yalnızca LGBTİ+’ların değil tüm toplumun ve tek tek bireylerin özgürleşmesine vesile olacağına dikkat çekti.
Etkinlik katılımcıların soru ve katkılarıyla devam etti. Katılımcılar kendi deneyimleri üzerinden homofobi ve transfobiye karşı mücadelede LGBTİ+’ların yalnız bırakıldığını ve yakın bir zamana kadar da bu sorunun yakıcılığının farkında olmadıklarını söylediler. Yeni Kadın ve YDG’nin bu etkinliği için teşekkürlerini sundular.