Sosyolojik olarak göç bir veya daha fazla insanın yaşam alanını kalıcı ya da geçici olarak değiştirmesi anlamına gelmektedir. Ekonomik, siyasi, savaş ve ekolojik kriz gibi nedenlerden dolayı insanlar göç etmek zorunda kalmaktadır. Örneğin 2015 Ağustos ayında gerçekleşen göç gibi. Bu göç sonucu 60 milyon insan açlık, yoksulluk, savaş ve baskıdan dolayı evlerini terk etti. Savaş, açlık, sefalet emperyalizmin artan krizinin doğrudan sonuçlarıdır. Suriye, Afganistan ve Somali’den milyonlarca insan bu nedenlerden dolayı göçe maruz bırakıldılar. Suriye’deki savaş, emperyalist güçlerin, Ortadoğu’yu kendi denetimlerine alarak şekillendirmek istediklerinin, kitlelerin meşru olan özgürlük ve demokrasi mücadelesini nasıl ayaklar altına aldıklarının bir göstergesidir. ABD ve AB’nin çıkarları doğrultusunda, gerici Esad hükümeti devrilerek Suriye‘nin, Rusya’nın etkisi altından çıkartılması hedeflendi.Ancak ABD ve AB bu stratejisini gerçekleştiremedi. Suriye 2014 yılından bu yana tamamen Rusya’nın denetimine girmiş bulunmaktadır.
Fakat sadece Ortadoğudan değil dünyanın bütün kıtalarından göçler oluyor. Örneğin Güney Afrika, Asya, Güney Amerika gibi iç savaşların, yaşam koşullarının kötü olduğu ülkelerden de, özellikle Avrupa
ya ve Amerika`ya insanlar göç ediyor. Bunun tek nedeni de emperyalistlerin yer üstü ve yer altı zenginliklerini sömürmeleridir. İnsanlar açlık ve yoksullukla baş başa bırakılmaktadır.
Bugün ise yine birçok insan göçe maruz bırakılmaktadır. Faşist Türk Devleti Avrupa Birliğine şantaj yaparak sınırları açıp göçmenleri Türkiye’den gitmeye zorladı. Bunun sonucu binlerce insan Türkiye ve Yunanistan sınırında mağdur edildi. Suçsuz insanlara suçlu gözüyle bakan Yunan devletinin politikası doğrultusunda kolluk kuvvetleri göçmenlere insanlık dışı davranarak, döverek, öldürerek, telefon, para ve eşyalarına el koydu. Kolluk kuvvetlerinden kaçıp kamplara ulaşan insanlara ise bu eziyetler yapılmaya devam etmektedir. Kamplarda bulunan insanların su, gıda ve benzeri en temel ihtiyaçları karşılanmamaktadır. Korona salgınından bu yana ise insanlar toplu ölümlere terk edilmiştir. İnsanlar aileleriyle birlikte botlara tırmanmak, soğuk sularda yüzmek, dikenli tellerin altından kaçmak, ölümle pençeleşmek durumunda bırakılmaktadır! Oysa her insan onurlu bir yaşam sürdürme hakkına sahiptir.
Bu yüzden biz gençler yarınların umudu olarak, yaşamın olduğu her yerde örgütlenerek hak gasplarına, ırkçılığa, sömürüye ve her türden gericiliğe karşı mücadele etmeliyiz, anti-faşist ve anti-emperyalist mücadeleyi her alanda büyütmeliyiz.
YDG – Yeni Demokratik Gençlik